Mankurtlaştırma ve Posttruth

Yıl:7 Sayı: 26 (Nisan - Mayıs - Haziran)

Mankurtlaştırma ve Posttruth

Editörden
EDİTÖRDEN
Bir toplumda yaşayan insanların sosyal ve fiziki çevreleri tarihsel süreç boyunca ciddi değişikliklere maruz kalırken, içerik ve mahiyeti aynı, form ve pratikleri itibarıyla  farklılaşmış olgular görmekteyiz. Sömürgeleştirme bu başlıklardan birisine tekabül etmektedir. Yine insanın egemenlik arzusu ve diğerleri üzerinde tahakküm kurma istekleri de bununla bağlantılı olarak zikredilebilir.
Bu durum tarihsel süreç içerisinde çok farklı değişimlerin bileşim noktasında bir form kazanmaktadır. Bilhassa insan(lığ)ın ortaya koymuş olduğu teknoloji ve bilgi, her dönemde belirtilen egemenlik kurma ve sömürüyü farklı formlara büründürebilmektedir. İçinde yaşadığımız çağda ise özellikle dijital teknolojinin getirileri formları daha da farklılaştırmıştır. Fakat bu tartışmada ortak olan ve tartışılması gereken başlıklardan birisi de “mankurtlaş(tır)ma”, “aptallaş(tır)ma” şeklinde ifade edilebilir. Önemli bir yönüyle yönetimselliğe atıfta bulunan bu kavramlar, bu yönetimselliğin kitleler üzerindeki işleyişine dikkatimizi çekmektedir. Diğer yandan günümüzde ağırlığı gündelik yaşam içinde kuvvetle hissedilen başlıklardan birisi de Post-Truth yani “hakikat sonrası” şeklindeki kavramdır.
Dergimiz Yetkin Düşünce belirtilen kavramların bileşeninde önemi giderek artan mankurtlaş(tır)ma, aptallaş(tır)ma konusunu bu sayıda ele almaktadır. Esasen böyle bir konunun ara sıra bahsedilmekle birlikte çok fazla gündem oluşturmadığını da belirtmek yerinde olacaktır. Gündemde fazla yer almayan bu başlıkların özellikle küresel dünya yeni yönetimsellik biçimlerini tanımladıklarını ve rafine yöntemlerle çalıştıklarını görmekteyiz. Esasen konunun dikkat çekilmesi gereken böyle bir boyutu bulunmaktadır.
Aydınlanma felsefesi kendi insan tipolojisi olan “birey”i üretirken, onu bağlantılarından azade olmuş, kendi kaderini ve buyruğunu eline almış bir içerikle tasarlamıştı. Fakat postmodern duruma geldiğimizde öznelliklerin yükselmesiyle paradoks oluşturacak biçimde insan yeniden çağdaş mitlere sarılmaya başladı. Aslında her biri küresel iktidara yeni bir bağlanış biçimi olan bu mitolojiler, bireyi çözündürerek kitleselleştirmeyi başardılar. Post-Truth denilen kavram ise pratikte çoktan parçalanmış olan hakikati bir merkez olmaktan çıkararak özgürlük görünümü altında insan(lığ)ı serbest atomlar haline getirmiştir. Çok geçmeden “piyasa”nın işlerlikleri bireylerin üzerinde ağırlık oluşturan bağ(aj)lar olarak devreye girmişlerdir.
Diğer yandan insanları bir yandan kitleselleştirmek yani sürüleştirmek, diğer yandan kitleselleşmeyi yönetmek adına mankurtlaştırma, aptallaştırma stratejileri farklı toplumsal görüngülerde ortaya çıkmaktadır. Özellikle dijital teknolojinin ve görüntü manipülasyonlarının kuvvetiyle işleyen propagandanın toplumsal derinliklere doğru yayılımı postmodern küresel sistemin işleyişini de kolaylaştırmaktadır. Dünya ölçeğinde yaşanan son dönemdeki olaylar gözlemlendiğinde, bu durum daha iyi anlaşılacaktır. İnsanın tüm hücrelerine doğru yayılan bu propagandadan kurtulmak gerçekten dirayetli ve farkındalığı gelişmiş, dünya sisteminden sürekli işkillenecek insanlara ihtiyaç duymaktadır.
Derginiz Yetkin Düşünce dünya ölçeğinde farklı stratejiler açısından, farklı toplumsal görünürlükler eşliğinde, belki gelecekte daha çok karşılaşacağımız böyle bir sorunu siz okuyucuların gündemine sunmaktadır. Bu sayıya makaleleriyle Mustafa Tekin, Ahmet Keleş, Muhammet Özdemir, Kadir Canatan, M. Yaşar Soyalan ve Ali Öner makaleleriyle katkıda bulunmuşlardır. Söyleşi bölümümüzde iki ismi konuk etmekteyiz. Bunlardan ilki olan İkram Çınar ayrıca konuyla ilgili bir esere de sahiptir. İkinci konuğumuz olan Kasım Küçükalp meseleyi daha felsefi bir düzlemde değerlendirmektedir.
Bu sayımızda bir de yeni eklenen “Açıkoturum” bölümünü bulacaksınız. Açıkoturum bölümümüzde Mustafa Tekin, Latif Kınataş, Kadir Canatan ve Muhammet Çelik dosya konusunu farklı boyutlarıyla aralarında tartışmaktadırlar. Bu sayıda dosya dışında iki yazı yer almaktadır. İlki, Ümit Aktaş’ın Kur’an yorumları, ikincisi de Esat Arslan’ın geçen sayıdan devam olan Kur’an’ı 21. Asra Taşımada Yöntem Önerisi”ne dairdir.
Kültür-Sanat bölümümüzde bir söyleşi ve değerlendirme yer almaktadır. Söyleşide Çiğdem Kabadayı ile minyatür sanatı üzerine güzel değerlendirmeler bulacaksınız. Mustafa Tekin ise gösterimdeki “Bir Picasso” isimli tiyatro oyununu değerlendirmektedir. Kitap kritiklerinde iki yazı mevcuttur. Birincisi, K. Tarık Şahiner tarafından kritik edilen “İdiotizm” isimli eser. İkincisi de, Muhammet Özdemir’in hakkında değerlendirmeler yaptığı bir eser. Tüm yazarlarımıza katkıları için teşekkür ediyoruz.
Derginiz Yetkin Düşünce dijitalleşen, aynı zamanda hikmet konusundaki tecessüslerin azaldığı ve önemsizleştirildiği bir dünyada “hikmet” kavramına ısrarla atıflar yapmaya devam etmektedir. Siz değerli okuyucularımızla çıktığımız bu yolda, “yoldaş”lığınıza güvenerek Türkiye ve dünyanın önemli konularını işlemeye devam etmek istemektedir.
Bu minvalde 2024 yılının üçüncü sayısının konusu “Diziler ve Toplumsal Çürüme” olarak belirlenmiştir. Çok farklı ideolojik ve düşünsel çevrelerde artık dillendirilmeye başlanan ve toplum olarak içinde bulunduğumuz koşullardan nasıl çıkacağımız sorusu ekseninde yeniden gündeme gelen bu konuya yazarlarımızın önemli katkılarının olacağı kanaatindeyiz. Bu bağlamda tüm yazarlarımızı dergimize katkı yapmaya çağırırken, sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler temennisiyle…
Mustafa TEKİN
Genel Yayın Yönetmeni

Açık Oturum

Açık Oturum: Mankurtlaşma ve Postturuth üzerine...
Yazının tamamını okumak için : Yazıyı Oku

Özet

Mankurtlaşma ve Postturuth üzerine Sohbet

 
KATILANLAR:
Kadir Canatan
Mustafa Tekin
Muhammet Çelik
Latif Kınataş

...

Dosya

Din Aptallaştırır mı?
Özet

Aptallaş(tır)ma toplum hayatında çok bileşenli bir kesişme noktasında belirginlik ve anlam kazanmaktadır. Bu sebeple çok farklı kurumsal ve kurumsal olmayan ögelerin insanların aptallaştırılmasında etkin bir araç haline ge(tiri)lmesinden bahsedilebilir. Modernitenin aydınlanmacı birey talebi ve öngörüleri çerçevesinde kendi hayatına ve dünyaya yön verip kaderini eline alması beklenen insan, paradoksal biçimde postmodernliğin öznelliği yükselten tavırlarına rağmen kitleselleşmekten kurtulamamış görünmektedir.

...
Mustafa Tekin
Prof. Dr. / İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
İNSANIN KENDİNİ KEŞİF YOLCULUĞUNDA HAKİKAT’İN DRAMI
Özet

Hakikat, insanda zahir olan Tanrı; Tanrı, insanda bâtın olan hakikat. Evvel, insanın Tanrı’dan yola çıkışı, Ahir, insanın Tanrı’ya geri dönüşü. ?? ????? ? ????? ? ?????? ? ??????
Tanrı gerçeklik değildir bilakis gerçeklik Tanrı’dır. God is not truth but truth is God”[1] (M. K. Gandhi)
 
Giriş
Özellikle 2016 yılından itibaren daha bir gündeme gelen ‘Post-Truth’ kavramı kendisine yüklenen anlamların çokluğu ve karmaşıklığıyla dikkat çekmiştir.[2] Ben bu yazımda kavramın özellikle felsefî imaları üzerinde durmaya çalışacağım.



*Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
[1] Geniş bilgi için bkz. M. K. Gandhi, Truth is God, Printed & Published by : Navajivan Publishing House Ahmedabad 380 014 (INDIA).
[2] Kavram ve Türkçe karşılığı için bkz. Zehra Nilgün Arkan, “Post-Truth” Kavramı Üzerine Türkçe Karşılık Denemesi, İstanbul Kent Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, C.3. S. 2, 2022. 

...
Ahmet Keleş
Prof. Dr./ Dicle Üniversitesi
Meritokrasiden Mediokrasiye Batılı Toplumlarda Bireyselleşme ve Vasatlaşma Tartışması
Özet

Giriş
Bu çalışmanın amacı, popüler Amerikan kültürünün dünyayı getirdiği yeni bir ekonomik, psikolojik ve felsefi tartışma bağlamı olarak “vasatlık”ı (stupidity) eleştirel bir zeminde değerlendirmektir. Bu bağlam, John Rawls’un “siyasal erdem” kavramının liberal birey için öngördüğü dünyevi ve manevi iyilikler ile Michel Foucault’nun aynı birey için öngördüğü dünyevi ve manevi karamsarlığın tam ortasında teşekkül etmişe benzemektedir. Her ne kadar Charles Sanders Peirce’ün analizlerinden etkilenmiş de olsalar da, söz konusu iki düşünür netice itibariyle temsil ettikleri siyaset ve ahlak felsefeleri birbirinin zıddı iki birey öngörmektedirler. Rawls aydınlanmayı ticarileşmiş, kuşatıcı ve kapsayıcı bir toplum programı üzerinden aşmayı önerirken, Foucault aynı sınırlayıcı aydınlanmayı ahlaki duyarlılıklara sahip ve şüpheci davranan bir toplum programı üzerinden aşmayı önermişti.

...
Muhammet Özdemir
Yrd. Doç. Dr. / İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi
Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi
MODERN TOPLUMDA SOSYAL ENTROPİ
Özet

Sosyolojinin fizik ve biyoloji gibi doğal bilimlerden kavramlar ödünç alması yeni bir olay sayılmaz. Modern sosyoloji, 19. yüzyılda doğa bilimlerini kendine model alarak ortaya çıkarken sadece bilimsel metodolojisini değil, birçok kavramı da onlardan almıştır. Hatta bilindiği üzere Batılı sosyolojinin kurgulayıcısı Auguste Comte, bu bilimi ilk önce “sosyal fizik” olarak adlandırmıştır. Bu yazımızda kullandığımız “entropi” kavramı da fizikten gelmektedir.  Fizikte entropi, ısı ve enerji transferini inceleyen termodinamikten türeyen bir kavramdır. Entropi; genellikle bir sistemin düzensizliğinin veya rastgeleliğinin bir ölçüsü olarak tanımlanır. Fiziksel sistemlerin, özellikle de enerji dönüşümünü içeren süreçlerdeki davranışını anlamada temel bir kavramdır.

...
Kadir Canatan
Prof. Dr./Sabahattin Zaim Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi
BİR MANKURTLAŞTIRMA ARACI OLARAK KÜRESEL EĞİTİM
Özet

Giriş: Aydınlanma Öncesi ve Sonrası İnsanının Mankurtlaştırılma/ Köpekleştirilme ve Kimliksizleştirilme Yöntemlerine Dair Bazı Ön Tespitler
Aydınlanma düşüncesinin ortaya çıkardığı fikriyatın önemli keşiflere imza atmasının yanı sıra bağımlılarının da yeryüzünde pek çok kötülüğe sebep oldukları herkesin malumudur. Geneli itibari ile Aydınlanma fikriyatının kötücül olduğu, neredeyse her bir keşfinin insan ve yeryüzü için bir felaket sebebi olduğunu, insan ve varlık tasavvurunun insanı, aydınlatma adına kimliksizleştirdiğini, nesneleştirdiğini, kadim toplumları/ toplulukları yok ettiğini, birkaç milyon “seçkin” insan için yeni bir dünya cenneti kurma adına yeryüzünü ifsat ve talan ederek, Kurani ifade ile “ekini ve nesli helak ederek” onu geri kalanın cehennemi haline getirdiğini, bozgunculuğunun ve zulmünün sınırsızlığını yaşayarak öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz. Üstelik bu sürecin, son üç yüzyıldır, tarihte hiç olmadığı kadar ve geri dönülemez bir şekilde her gün yeniden, yeniden yaşandığını da…

...
Mehmet Yaşar Soyalan
Post Truth’tan Mankurtlaşmaya Simülark Bir Yolculuk: Sosyal Medya
Özet

Post-truth kavramı; Siyasal ve toplumsal alanda son zamanlarda sıkça kullanılan bir kavramdır. Yazın hayatına girişi çok yenidir. Daha çok gerçekliğin silikleştiği, hakikatin önemini yitirdiği, bireysel karar verme ve muhakemede doğru ya da nesnel gerçeklik yerine duygularla hareket edilerek karar verildiği anlamında kullanılmaktadır. Kavram; modernizm ile postmodernizm çatışmasından sonra ortaya çıkan her şeyin flulaştığı alana göndermede bulunur. Böylece modern dönemin akıl, bilim ve nesnellik vurgusunun anlamsızlaşması, nesnelliğin tek gerçeklik fikri olduğu anlayışının terk edilmesi anlamında da kullanılmaktadır

...
Ali Öner

Dosya Dışı

KUR’AN YORUMLARINDA İSRÂİLÎ ETKİLER (HZ. İSA VE MERYEM ÖRNEĞİ)
Özet

Bir olumsuzluğu ortadan kaldırmak için öncelikle olumlu olanın ortaya konulması gerekir. Elbette bu, olumlulukların tasfiyesi için de geçerli bir yol; o zaman da verili durumu unutturacak olan yanıltıcı bir edimin veya hikâyenin ihdası gerekir. Sözgelimi Hz. İbrahim insanların (özellikle de ilk oğulların[1]) tanrılara kurban olarak sunulması gibi akla ziyan bir töreyi iptal edebilmek için, onun yerine hayvan kurbanını ikame etmiştir ve bu süreç, Hz. İbrahim üzerinden dile getirilen bir mecaz ile de hikâye edilmiştir. Ama bu mecaz da zamanla benzer diğer mecazlarda da olduğu gibi ve mecazla düz anlatıyı ayrımsayamayanlarca bir gerçeklik yani İbrahim’in oğlunu kurban etmeye kalkışması gibi, tüm hikmetinden yoksunlaştırılarak ve sıradanlaştırılarak anlatılır olmuştur. Zira İbrahim’in rüyası, gerçekte, insanların kurban edilmesi töresini iptal etmeye dair edimin rüya diliyle ifadesidir ve sonuçta da bunu gerçekleştirmeye doğru giden süreç bu rüya ile birlikte başlamıştır.



[1] James George Frazer, Adonis, Attis, Osiris, Pinhan Y. s. 127.

...
Ümit Aktaş
KUR’AN’I YİRMİ BİRİNCİ ASRA TAŞIMADA BİR YÖNTEM ÖNERİSİ II
Özet

 (5) KUR’AN’DA ÇELİŞKİ YOKTUR
“Kur’an’ı yirmi birinci asra taşımada bir yöntem önerisi” başlıklı bu yazıda önce geleneksel otoritelerimizin modern çağda nerelerde tıkandığını anlattık. Sonra tarihselci tefsir usulünün başarılarını ve tıkandığı yerleri gözden geçirdik. Sonra Kur’an’ı çağlarüstü bir mucize olarak okumak için İslam geleneğinden gelen usul ilkelerini irdeledik. Sonra Batı medeniyetinin edebiyat ilkelerinin Kur’an tefsirine neler katabileceğini tartıştık. Daha sonra ise Kur’an’ın bizatihi kendisinin nasıl bir yöntemler demeti sunduğunu irdelemeye başladık. Kur’an’dan türettiğimiz yöntem ilkeleri söz konusu olduğunda önce Vahy’e körü körüne teslim olmadan Vahyi aklımız ve vicdanımızla diyalog halinde okumamız gerektiğini söyledik. Sonra Kur’an’ı anlamlandırırken selefisalihin ve geleneğin Kur’an yorumlarını ve uygulamalarını son söz olarak görmememiz gerektiğini söyledik. Sonra alemlere rahmet olarak geldiği bilinciyle Kur’an’ı anlamlandırmamız gerektiğini söyledik. Daha sonra ise kelimeleri ve cümleleleri mevzuundan, bağlamından ve amacından saptırmamamız gerektiğini söyledik. Ve her söylediğimizi örneklerle teşrih ettik. Şimdi Kur’an’ı okumada Kur’an’ın öğrettiği yöntem ilkelerini açımlamaya devam ediyoruz.

...
Esat Arslan

Söyleşi

İkram Çınar: “Eğitim milliyse mankurtlaştırmaz!”
Özet

SÖYLEŞİ:
Yetkin Düşünce bu sayında mankurtlaştırma ve yabancılaşma konusunu ele alıyor. Hz. Peygamber’in vefatından beridir aslın ne olduğu ve asla nasıl sadık kalınacağı tartışmaların ve hatta çatışmaların odağında yer almaktadır. Buna ek olarak gerek kendimizin inşa etmediği moderniteyle ilişkimiz ve modernitenin gittikçe ivme kazanan değişimi gerekse moderniteye mensup olanların içeriden eleştirileri sorunsalı daha da karmaşık hale getirdi. Gordion düğümüne dönen bu olgunun, bizi içine çekmeye devam edip etmeyeceğini, saf bir idrakin bu karmaşıklığı düzene koyup koymayacağını veya kılıç darbesinin buna aniden bir son verip vermeyeceğini zaman gösterecek.
Bu sayımızda iki önemli konuğumuzla konuyu müzakere edeceğiz. İlk konuğumuz, Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kasım Küçükalp. 1974 yılında Erzurum’da doğan Prof. Dr. Küçükalp, ilk ve orta öğrenimini Bursa’da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 1999 yılında tamamladıktan sonra “Nietzsche’nin Postmodernizme Felsefe Bakımından Etkileri” başlıklı tez çalışmasıyla 2002 yılında yüksek lisansını, “Batı Felsefesinin Dekonstrüksiyonuna Yönelik İki Yaklaşım: Heidegger ve Derrida” çalışmasıyla da 2008’de doktora eğitimini tamamladı. Özellikle Nietzsche ve postmodern düşünceyle ilgilenen okurun yakından tanıdığı Prof. Dr. Küçükalp’in “Batı Metafiziğinin Dekonstrüksiyonu: Heidegger ve Derrida”, “Nietzsche ve Postmodernizm”, “Çağdaş Felsefede Farklılık Tartışmaları”, “Batı Düşüncesi - Felsefi Temeller” isimli kitapları olmak üzere çok sayıda çalışması bulunmaktadır.
İkinci konuğumuz, Kafkas Üniversitesi Dede Korkut Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. İkram Çınar. 1994 yılında İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden mezun olan Doç. Dr. Çınar, 1996 yılında “Eğitim Yönetiminde Bilgi Sistemleri” isimli teziyle yüksek lisans, “Eğitim Yöneticilerinin Bilgi Yönetimindeki Yeterlilikleri (Malatya İli Örneği)” isimli tezi çalışmasıyla doktora eğitimini tamamladı. “Neden ve Nasıl Mankurtlaştırılıyoruz?”, “Etnopedagoji: Atabek Yurdu”, “Etnoandragoji”, “Halk Ozanları Bağlamında Etnoandragoji” isimli eserleri başta olmak üzere çok sayıda çalışması bulunmaktadır.
Söyleşi: Süleyman GÜMÜŞ

...
İkram Çınar
Kasım KÜÇÜKALP: Peygamber, insanın dünya içre varoluşunun biricik anlam ufkudur.
Özet

SÖYLEŞİ:
Yetkin Düşünce bu sayında mankurtlaştırma ve yabancılaşma konusunu ele alıyor. Hz. Peygamber’in vefatından beridir aslın ne olduğu ve asla nasıl sadık kalınacağı tartışmaların ve hatta çatışmaların odağında yer almaktadır. Buna ek olarak gerek kendimizin inşa etmediği moderniteyle ilişkimiz ve modernitenin gittikçe ivme kazanan değişimi gerekse moderniteye mensup olanların içeriden eleştirileri sorunsalı daha da karmaşık hale getirdi. Gordion düğümüne dönen bu olgunun, bizi içine çekmeye devam edip etmeyeceğini, saf bir idrakin bu karmaşıklığı düzene koyup koymayacağını veya kılıç darbesinin buna aniden bir son verip vermeyeceğini zaman gösterecek.
Bu sayımızda iki önemli konuğumuzla konuyu müzakere edeceğiz. İlk konuğumuz, Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kasım Küçükalp. 1974 yılında Erzurum’da doğan Prof. Dr. Küçükalp, ilk ve orta öğrenimini Bursa’da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 1999 yılında tamamladıktan sonra “Nietzsche’nin Postmodernizme Felsefe Bakımından Etkileri” başlıklı tez çalışmasıyla 2002 yılında yüksek lisansını, “Batı Felsefesinin Dekonstrüksiyonuna Yönelik İki Yaklaşım: Heidegger ve Derrida” çalışmasıyla da 2008’de doktora eğitimini tamamladı. Özellikle Nietzsche ve postmodern düşünceyle ilgilenen okurun yakından tanıdığı Prof. Dr. Küçükalp’in “Batı Metafiziğinin Dekonstrüksiyonu: Heidegger ve Derrida”, “Nietzsche ve Postmodernizm”, “Çağdaş Felsefede Farklılık Tartışmaları”, “Batı Düşüncesi - Felsefi Temeller” isimli kitapları olmak üzere çok sayıda çalışması bulunmaktadır...
Söyleşi: Süleyman GÜMÜŞ

...
Kasım Küçükalp

Kültür Sanat

ÇİĞDEM KABADAYI İLE MİNYATÜR SANATI ÜZERİNE SÖYLEŞİ; “Minyatür Detaydır.”
Yazının tamamını okumak için : Yazıyı Oku

Özet

ÇİĞDEM KABADAYI İLE MİNYATÜR SANATI ÜZERİNE SÖYLEŞİ
“Minyatür Detaydır.”
Zuhal BAYRAM
 
- Minyatür nasıl bir sanattır? Onu sanat dalları içinde nasıl bir yere oturtabiliriz?
 
Minyatür, Latince miniare kökünden İtalyancaya miniatura, Fransızcaya miniature şeklinde geçen sözcüğün Türkçeleştirilmişidir. Kendine has özellikleri ile kitap sanatı olarak bilinen en eski resim sanatıdır. Kültürümüzde Osmanlı İmparatorluğu döneminde altın çağını yaşamıştır. Başlangıçta el yazma kitapların daha iyi anlaşılıp açıklayıcı olması için yapılmıştır. Bu sanatla uğraşanlara tasvir yaptıkları için musavvir veya nakkaş denirdi. Nakkaşlar, sarayın nakkaşhanesinde adeta kör olana kadar çalışırlardı. Bu durumdan aslında minyatürün ne derece zor bir sanat dalı olduğunu çıkarabiliriz.  Saray dışında eser üretenler de vardı, biz bunlara da çarşı ressamları diyoruz. Saray nakkaşlarına oranla daha basit ve teknikten uzak çizmişlerdir fakat onların yaptıkları ile nakkaşların yaptıkları karşılaştırıldığında çizmek ve zemin boyamanın yanı sıra tekniğin neler değiştirdiğini çok net bir şekilde anlayabiliriz. “Minyatür nasıl bir sanattır?” sorusuna cevap olarak “Minyatür kendine has teknikleri olan emek ve sabır isteyen çok özel bir sanattır.” diyebilirim. Tek kelime ile anlatmak gerekirse minyatür detaydır. Onun güzelliği detaylarında gizlidir. Bir minyatür eserine normal bir mesafeden baktığınızda sadece küçük nesneler görürsünüz fakat elinize bir büyüteç alıp bakarsanız detaylarında kaybolursunuz.

...
Çiğdem Kabadayı
“Bir Picasso”
Özet

İspanyol ressam Pablo Picasso’nun resimlerine ilk baktığımızda, eciş bücüş, karmaşık varlıklar ile bir geometriyi görürsünüz. Resimleri detaylıca anlamak ressamın hayatına başvurmak ve resimlerin hikayesine ve toplumsal konjonktüre dikkat çekmek neredeyse bir zorunluluk gibidir. Esasen bu tür sembolik anlatımların toplumsal bir gerçekliğe sığdırılamayacak boyuta ulaştığında yoğunlaştığını tabii karşılamak gerekir. 1881-1973 tarihleri arasında yaşamış olan sanatçının iki dünya savaşı, faşizm ve özelde İspanya iç savaşını deneyimlemiş birisi olarak resimleri, ruhundaki büyük yangınların bir anlatım tarzı şeklinde düşünülebilir. Elde kalan umutsuzluk, insanların ölümü, modernite ile ilgili yaşanan hayal kırıklığı, derinleşen faşizmi resimlerde okumaktayız. Bu kadar irrasyonelleşen hayata, ancak   “eciş bücüş”le tepkiler verilebilir.

...
Mustafa Tekin
Prof. Dr. / İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi

Kitap Kritikleri

Neal Curtis-İDİOTİZM Kapitalizm ve Hayatın Özelleştirilmesi
Özet

Neal Curtis’in orijinalinde İdiotism, Capitalism and the Privatisation of Life isimli eseri, Türkçe literatürde İdiotizm, Kapitalizm ve Hayatın Özelleştirilmesi olarak tercüme edilmiştir. Curtis’in eserindeki ana argümanı, Berlin Duvarı’nın yıkılması ile birlikte çift kutuplu dünya düzeni karşısında kapitalizmin mutlak zaferini ilan etmesinin ardından kapitalizmin yalnızca ekonomik olarak değil, aynı zamanda değişen dünya düzeninde kendisini alternatifsiz bir ideoloji olarak enforme etmesidir (Curtis, 2015: 13). Bu doğrultuda çift kutuplu küresel mücadelenin kendi içindeki kapalı yapısının aksine biçimsel demokrasinin, küresel serbest piyasa ekonomisinin ve özelleştirmenin lazım-ı gayr-ı müfarik kabul edildiği bir açılım gerçekleşmiştir. 

...
Kerem Tarık Şahiner
Edward Dutton ve “Why Islam Makes You Stupid … But Also Means You’ll Conquer The World” Adlı Kitabının Analizi
Özet

Edward Dutton, 44 yaşında bir din antropolojisi ve Fin kültürü doçenti olup Finlandiya’da uluslararası bir şehir üniversitesi olan University of Oulu’da çalışmaktadır. 1980 yılında Londra’da doğup 2002 yılında İngiltere’nin en itibarlı üçüncü üniversitesi olan Durham University’ye bağlı Department of Theology and Religion’dan (“İlahiyat ve Din Bölümü”nden) mezun olmuş olan Dutton, doktorasını Yahudi Rabbi profesör Seth Kunin’in (Steve Bruce) danışmanlığında, University of Aberdeen’de (İskoçya) ve Hıristiyanlık köktendinciliği üzerine yazdığı tezle 2006 yılında tamamlamıştır. Özellikle evrimsel psikoloji, biyolojik farklılıklar ve insan zekâsı konularına meraklı bir araştırmacı olup çeşitli psikoloji ve zekâ araştırmalarında bulunmuştur. Evli ve iki çocuk babası olup Hindistan aşçılığına meraklıdır. Türkiye ve Tunus başta olmak üzere çeşitli İslâm ülkelerinde tatil veya başka bir amaçla bulunmuş olan Dutton’ın Arapça, Türkçe ve Farsça bilmediği anlaşılabilmektedir.

...
Muhammet Özdemir
Yrd. Doç. Dr. / İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi
Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi
breitling chronographe etanche 50m a68062 no 1111 price omega dark side of the moon copy uk replica watches steve mcqueen watch auction tag heuer carrera calibre 16 leather strap replica watches uk omega seamaster nato strap rado first copy watches in ahmedabad swiss replica watches hello rolex reviews rado tan boots fake watches
İLİMYURDU Yayıncılık ve Eğitim Hiz. Ltd. Şti.
Adres : Molla Gurani Mah. Akkoyunlu Sk.
            No: 36 Fındıkzade Fatih / İstanbul
Tel      : 0212 533 05 35
Mail    : info@yetkindusunce.com
Tüm Hakları İlim Yurdu Yayıncılık’a aittir. Kaynak belirtilmeden hiçbir içerik kopyalanamaz. | Tasarım & Yazılım: Dizayn Sanat