Kadir Canatan’ın MECELLE (100 İlke) Felsefi ve Sosyolojik Bir Deneme’si Üzerine Bir Analiz

Sayı:17 / Toplumsal bir sözleşme olarak ANAYASA - Kitap Kritikleri

Sevil TÜRKYILMAZ

Kadir Canatan’ın MECELLE (100 İlke) Felsefi ve Sosyolojik Bir Deneme’si Üzerine Bir Analiz
Sevil Türkyılmaz
Gümüşhane Üniversitesi/ Doktora
 
Yayınlanmış çeşitli telif eserleri, tercüme kitapları ve makalelerinin yanı sıra çok kültürlülük, göç gibi çağımızı ilgilendiren önemli konularda da pek çok sosyolojik çalışmaya imza atan Kadir Canatan’ın Aile Sosyolojisi, Beden Sosyolojisi,  Avrupa’da Ulusal Azınlıklar, Müslüman Dünyada Toplumsal Değişme, İslam Siyaset Düşüncesi ve Siyasetname Geleneği, İnsan Fenomeni, Beyan Sosyolojisi gibi eserleri bulunmaktadır ve bu eserlere ek olarak Kadir Canatan, Aralık 2021’de ilk baskısını yapan Mecelle (100 İlke) Felsefi ve Sosyolojik Bir Yorum adlı son eseri ile okuyucunun karşısına çıkmıştır.
Kitap kendi içinde giriş ve üç ana bölüme eklenen sonuç bölümünden oluşmaktadır.   
 
 
Kadir Canatan’ın MECELLE (100 İlke) Felsefi ve Sosyolojik Bir Deneme’si Üzerine Bir Analiz
Sevil Türkyılmaz
Gümüşhane Üniversitesi/ Doktora
 
Yayınlanmış çeşitli telif eserleri, tercüme kitapları ve makalelerinin yanı sıra çok kültürlülük, göç gibi çağımızı ilgilendiren önemli konularda da pek çok sosyolojik çalışmaya imza atan Kadir Canatan’ın Aile Sosyolojisi, Beden Sosyolojisi,  Avrupa’da Ulusal Azınlıklar, Müslüman Dünyada Toplumsal Değişme, İslam Siyaset Düşüncesi ve Siyasetname Geleneği, İnsan Fenomeni, Beyan Sosyolojisi gibi eserleri bulunmaktadır ve bu eserlere ek olarak Kadir Canatan, Aralık 2021’de ilk baskısını yapan Mecelle (100 İlke) Felsefi ve Sosyolojik Bir Yorum adlı son eseri ile okuyucunun karşısına çıkmıştır.
Kitap kendi içinde giriş ve üç ana bölüme eklenen sonuç bölümünden oluşmaktadır.   Yazar giriş bölümünde Mecelle’nin nasıl ve hangi şartlar altında ortaya çıktığının temel bilgilerini okuyucu ile paylaşırken, ilk bölümde Mecelle maddelerinin sadeleştirilmiş halinin analizini yapılmakta, sadeleştirilmiş maddelerin bu kısa fakat öz analizi sayesinde her maddenin ne anlama geldiğini ve genel çerçevesini çok daha iyi anlamış bulunmaktayız. İkinci bölümde Mecelle ilkelerini sınıflandıran yazar, en sonun da sınıflandırdığı ilkelerin sosyolojik ve felsefi analizini yapmaktadır. Üçüncü bölümde geçmişten bugüne değin Mecelle hakkında ortaya konulan tartışmaları gözler önüne sererken, Mecelle’nin güncel değeri hakkında okuyucuya sorgulama yapma imkânı tanımaktadır. Sonuç kısmında Mecelle ilkelerinin günümüze neler söyleyebileceğine dair fikirler edinmekteyiz ve yazarın da ifade ettiği gibi eser bir bütün halinde Mecelle’nin tarihsel bir belge olmasının ötesinde bir değer taşıdığını, sosyolog ve felsefeciler için de kaynak bir metin olabileceğini yansıtmaktadır.
Tarihi metinler kendi dönemlerinin kültür ve zihin yapısını yansıtmaları dolayısıyla oldukça zor anlaşılan metin olma özelliği taşırlar fakat kitabı elime alınca dikkatimi çeken ilk şey metnin, metne bağlı kalarak, gençlerin anlayabileceği ve okurken sıkılmayacağı akıcı ve kolay anlaşılır bir dille örülmüş olmasıydı. Buradan yola çıkarak eserin özellikle genç okuyucuyu hedef aldığını ve Mecelle hakkında yapılan çalışmalara özgün bir yorum kazandırıldığını söyleyebiliriz.
Osmanlı modernleşmesinde ve XX. yüzyılda İslâm ülkelerindeki hukukî yenileşme hareketleri üzerinde önemli etkileri görülen kanun metni olan Mecelle, borçlar, kısmen eşya ve kişi hukuku alanlarında İslâm Hukuku’na dayalı ilk kanunlaştırma örneğidir. Bununla beraber Mecelle hem kanunlaştırma döneminde hem de uygulamaya konulmasının ardından ilgi odağı olmuştur ve bu ilgi eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Örneğin zengin fıkıh külliyatına rağmen yalnızca Hanefi fıkhı temel alınarak hazırlanmış bir metin olmasının yanı sıra çoğulcu yapıya sahip İslam hukuk vizyonu yerine modern hukukun tekil yapısını kendine örnek alması, aile ve miras hukuku gibi alanlarla ilgilenmediği için gerçek bir medeni hukuk düzeyine erişememesi ve metinde yer yer tekrara düşülmesi Mecelleye yöneltilen esaslı eleştirilerden bazılarıdır.
Kadir Canatan, daha önce sınıflandırılan Mecelle’nin tümel ilkelerine hukuk felsefesi ve sosyolojik açıdan tekrar sınıflandırarak metne özgün bir perspektif kazandırmaktadır.  Sınıflandırmaya Metodolojik İlkeler başlığı altında başlayan Canatan, metodolojik ilkelerin amacının, söz ve eylemler başta olmak üzere hukukun temeli olan yazılı metinlerin maksat ve manasını tespit etmek olduğunu ifade etmektedir. “Bir iş ve eylemin maksadı ne ise ona göre yargılanır.” (Madde 2.)  Hukukun epistemolojisinin aksine Mecelle’nin epistemolojik ilkeleri üç farklı tema üzerine kurgulanmaktadır. “Fıkıh bilimi, İslam’ın pratik konularını ve sorunlarını bilmekten ibarettir.”  (Madde 1.)  Çünkü fıkıh, teorik zeminde var olan kelam biliminin aksine uygulamalı bir bilimdir. Mecelle ilkeleri insan eylemlerini salt rasyonel ve gaye üzerinden değerlendirmemekte aynı zamanda insanın ve toplumun iyiliği için insan eylemlerine sınır koyan toplumsal gerçeklikleri de dikkate almaktadır ki bu yönüyle Mecelle’nin sosyolojik ilkelerinin varlığından da söz edilebilir. “Zarar, imkân dahilinde karşılanır.” ( Madde 31.) İlerleyen kısımda Mecelle kanun metninin yüz maddesinde fayda ve zarar konusu ele alınmıştır ve yazar, bu maddelerin kendi içinde pragmatik ilkeler kategorisinde değerlendirilebileceğini ileri sürmektedir. “Kötüleri uzaklaştırmak, faydaları sağlamaktan önce gelir.” ( Madde 30.) İyi ve kötü arasındaki ilişki hiyerarşiktir.  Hukukun amacı faydalı ve iyi olanı teşvik etmek, zararlı ve kötü olanı da ortadan kaldırmak, insandan meydana gelebilecek zararları önlemektir. Son olarak bir şeyde neyin asıl neyin ilinek olarak bulunduğunu ortaya koymak amacıyla oluşturulmuş, ontolojik ilkelerde varlığın çeşitli ilkeleri ele alınmış ve bu hallere tanımlar geliştirilmiştir. “Masumiyet ya da dokunulmazlık, temel ve öncelikli bir ilkedir.” (Madde 8.)
Mecelle’nin kamu hukukundan yoksun oluşu bu kanun metni hakkında yapılan tartışmaların başında gelmektedir. Günümüzde Kamu Hukuku denilen hukuk, İslam tarihinde ve medeniyetinde fazla geliştirme imkânı bulamamıştır; çünkü Osmanlı gibi saltanatla yönetilen Müslüman devletler kendi hukuk kurallarını oluşturmaya başlamışlardır ve bu süreçte İslam hukuku kişi hukukuyla sınırlı kalmıştır. Bundan dolayı Mecelle’nin kamu hukukuna ne ölçüde değindiği ve yüz genel ilkenin kamusal hukuk olma olasılığı tartışma kapsamında ele alınan sorulardandır. Hemen eklemek gerekmektedir ki, Mecelle’nin ilk 100 ilkesi 26. ve 58. Maddeler hariç kamu hukukuna dair bir ilke barındırmamaktadır; oysa devlet, vatandaşları üzerinde tasarrufta bulunurken kamunun yani toplumun her kesiminin yararını esas almalıdır ki bu durum devleti bağlayan temek bir ilkedir.  Fakat Mecelle kamu hukuku olarak değil, medeni hukuk olarak tasarlandığı için bu soru anlamını yitirmektedir. Tartışılması gereken en önemli nokta Mecelle’nin 100 ilkesinin devlet-vatandaş arası ilişkide geçerli bir mevzuat olarak görülüp görülmeyeceğidir. Bu soruyu cevaplamak için ontolojik ilkeler başlığı altında toplanmış ilkeleri incelemek faydalı olacaktır. Örneğin, “ Masumiyet ya da dokunulmazlık, temel ve öncelikli bir ilkedir” (Madde 8.) ilkesi, anayasa, idare ve devletler hukukunun temel ilkesi olarak kabul edilebilecek kadar etkili bir önermedir. Varlık masum ve dokunulmazsa, özgürlük ve barış, devlet-vatandaş arasında olduğu gibi devletler arasında da söz konusu olmalıdır. Yazar Mecelle’nin 28. maddesini “saldırmazlık” olarak kavramsallaştırmakta ve Filistin- İsrail arasındaki sınır anlaşmazlıklarını örnek göstererek İsrail’in yaptığı işgalleri ilhak olduğu için kabul edilemez saymaktadır. Kitabın ilerleyen kısımlarında ontolojik ilkeler dışında devlet ve vatandaş arasındaki ilişkileri düzenleyen pragmatik ilkelerin varlığından da söz edilmektedir. Bireyi ve toplumu etkileyen “zarar-yarar” konusundaki ilkeler, devlet ve vatandaş arasındaki ilişki de söz konusu olabilir. Çünkü devletin öncelikli görevi, toplumda baş gösteren kötülüklerle mücadele etmek ve huzur içinde yaşanılacak bir toplumun inşasına çalışmaktır. Ontolojik ve pragmatik ilkelere ek olarak Mecelle’nin sosyolojik ilkeleri de kamu hukukuna uygulanabilir. Devlet, sosyolojik ilkeler içindeki “örf ve ihtiyaçlar”ı toplumun geneli ve dezavantajlı gruplar için geçerli kılabilir.
Mecelle hakkında yapılan tartışmalardan bir diğeri Mecelle’nin hukuk felsefesindeki yeri ile ilgilenmektedir. Yazar, Mecelle’nin tümel ilkelerinin hukuk felsefesi açısından incelendiğinde Batı’da ortaya çıkmış eski ve yeni birçok hukuk doktriniyle benzerliğinden söz etmektedir. Mecelle, İslam hukuk külliyatının birikimini yansıtmakta ve bu birikim içinde farklı hukuk yaklaşımları belirli bir senteze varmaktadır. Müslüman toplumlar farklı hukuk gelenekleri oluşturmuşlar ve bu durum tarihçi hukuk felsefecilerinin iddialarıyla örtüşmektedir. Kısaca Mecelle ilkeleri, rasyonel ve idealist bir hukuk felsefesinin karışımından oluşmaktadır. Hayatın gerçeklerini görmezden gelmeden hayata belli bir yön vermektedir.
Mecelle’nin hukuk sosyolojisindeki yeri de hukuk felsefesi açısından değeri kadar sorgulanmaktadır. Hukuk sosyolojisinde hukukun bağımlı değişken mi yoksa bağımsız değişken mi olduğu konusu hukuk felsefecileri tarafından tartışılmış ve bu konu etrafında iki grup oluşmuştur. Bir gruba göre hukuk, bir toplumun sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel sürecinin bir ürünüdür. Bu kanıya göre bir toplumun hukuku başka bir toplumun hukukuyla yer değiştiremez. Görüldüğü gibi bu teori sosyolojiktir. Diğer grubun görüşüne göre hukuk bağımsız bir değişkendir ve bundan dolayı hukuk kendi başına özerk bir kurum olarak toplumu ve tarihi yönlendirir. Fakat anlaşıldığı gibi bu teori hukuku toplumdan tamamen soyutlar ve hukuku tarih üstü bir kurum olarak nitelendirdiği için felsefidir. Bu yargıya göre insanlık evrensel bir hukuk kuralı etrafında birleşebilir. Mecelle kanun metnine hakim olan ruh ise hem sosyolojik hem de felsefidir. Mecelle’de maksatlar bağımsız değişkendir, Özetle Mecelle’nin hukuk felsefesine göre hukuk, sosyolojik temelleri açısından bağımlı değişken, teolojik açıdan bağımsız değişkendir. Başka bir deyişle sosyolojik ilkeler yerel ve kültürel, teolojik ilkeler evrenseldir.
Mecelle’nin hukuk sosyolojisindeki yeriyle metodolojik açıdan ilişkili olan konu olarak Mecelle’nin hangi hukuk tekniği ile yapıldığı konusu da tartışmalara sebep olmuştur. Mecelle, geleneksel fıkıh birikiminin bir derlemesi olduğu için kazuistik ve tümevarım-tümdengelim yöntemlerine dayanır. Bu tartışmanın bir uzantısı olarak Mecelle hükümlerinin ne kadar evrensel olduğu da tartışılmıştır çünkü dinsel ve mezhepsel kaynaklara dayanması Mecelle’nin evrensellik iddiasının önünde bir engel teşkil etmektedir.  Yazara göre Mecelle’nin tikel bir gelenekten beslenmesi onun evrenselliğini ortadan kaldırmamaktadır. Çünkü Mecelle’nin tümel ilkeleri evrensel ilkelerden oluşmaktadır.
Yazarın son olarak tartıştığı konu Mecelle’nin odağında neyin olduğu sorusudur. Mecelle, sorumluluk sahibi bir bireyi kendi odağına almaktadır. Sorumluluk sahibi birey fıkıh bilmektedir. Fıkıh bilen birey ise kendi leh ve aleyhine olan şeyleri bilmekte, bu ikisi arasındaki farkı temyiz edebilmektedir. Yani Mecelle odağına hak ve sorumluluklarını bilen bireyi almaktadır. Fakat Cumhuriyetle birlikte hukukun merkezine “devlet” konulmuş ve devletin haklarını korumak esas olmuştur. Demokratik dönemde her ne kadar Cumhuriyet bu özelliğinden sıyrılmaya çalışsa da otoriter ve totaliter eğilimler tümüyle ortadan kalkmamıştır.
Eser, Mecelle hukuk metniyle ilgilenenler için faklı perspektifler sunmakla birlikte, günümüz Türkçesine çevrilmiş ve sadeleştirilmiş dili ve tabi tutulduğu sosyolojik/ felsefi analizlerle günümüz kuşağına çok daha fazla hitap etmektedir.

breitling chronographe etanche 50m a68062 no 1111 price omega dark side of the moon copy uk replica watches steve mcqueen watch auction tag heuer carrera calibre 16 leather strap replica watches uk omega seamaster nato strap rado first copy watches in ahmedabad swiss replica watches hello rolex reviews rado tan boots fake watches
İLİMYURDU Yayıncılık ve Eğitim Hiz. Ltd. Şti.
Adres : Molla Gurani Mah. Akkoyunlu Sk.
            No: 36 Fındıkzade Fatih / İstanbul
Tel      : 0212 533 05 35
Mail    : info@yetkindusunce.com
Tüm Hakları İlim Yurdu Yayıncılık’a aittir. Kaynak belirtilmeden hiçbir içerik kopyalanamaz. | Tasarım & Yazılım: Dizayn Sanat